Soluğu bakkalda aldı. Dolapta üçüncü
rafta bulunan gazoza uzandı. Minicik elleriyle sıkı aralıklarla dizilmiş
gazozlardan bir tanesini seçti. Gazozu alırken yandaki diğer gazoz şişelerine
çarptırdı onu. Şıngırtt! Dolaptan çıkar çıkmaz gazoz şişesi terledi. Ufak
çocuğun elleri serinledi. Bakkal amcanın önüne koydu gazozu. Fiyatı 50 kuruştu.
Minicik elleriyle bozuk parayı bakkalın masasına bıraktı. Tıkırtt! ‘’ Açayım mı
evlat’’ dedi bakkal amca. “Aç tabii ki” dedi. Gülümsemeyi ihmal etmedi. Bakkal
amca açacağı cam şişenin tepesine yerleştirdi. Ve mutluluk beyaz dumanlar
saçarak açıldı. Tısstt! Büyük bir hayranlıkla şişenin uç kısmına tırmanan
baloncukları seyretti. Masadan gazozu kaptığı gibi dikiverdi. Bir yudum, bir
yudum ve bir yudum daha... Ink, ınk, ınk! Ahhhh! “ Ha bakkal amca! Kapağı bana
verir misin?” dedi. Bakkal amca “tabii ki evlat, işte al bakalım” dedi.
Gülümsemeyi ihmal etmedi. Yolda giderken gazozundan yudumlar almayı ihmal
etmedi. Bu arada kapak cebindeydi.
Koşarak
mahalleye geldi. Son bir yudum gazozu kalmıştı. İçti. Baloncuklar ağzında
patlıyordu. Tek tek hepsini saymak istedi. Belki de gökyüzündeki yıldızlardan
daha çoktu bunlar. Ya da yazın ailesiyle gittiği plajın kumsalındaki kumlardan
daha çok... Kim bilir belki de yeryüzündeki
bütün ağaçların yapraklarından daha çoktu bu baloncuklar. Ya da ekmek kırıntısı
yedirdiği karıncaların hepsinden daha çok... Çoktu işte. Saymaya gerek yoktu.
Saymayı sevmezdi. Gözlerini kapadığında derinden hissetmeyi severdi. Bunu bir
de çikolatasını damağına bastırıp emerken yapardı. Gözlerini kapadığındaki bu
karanlıkta sonsuzluk başlardı. Son yudum da bitti. Gaaaaagggghh! Çocuktu. Ama
annesi olsa bunu sesli yaptığı için ona kızardı.
Cebinden
kapağı çıkardı. Mahallede oynadığı yerlerden birinde düz bir zemin buldu. Bir
de güzel yukarlak bir taş. Taş avucunun içini dolduruyordu. Kapağı düz zemine
koydu. Taşala kenarlarına vurdu. Kapak artık dümdüzdü. Bir de tam ortasına iki
tane delik açtı. Bunu yapmak zor olmadı. Bir çivi ile kolayca delik açmayı
biliyordu. Taşla kapağa bir daha vurdu.Tak, tak, tak! Kapak düm düz oldu. İpe
ihtiyacı vardı. Annesinden istemeliydi. Ama diğer çocuklar gibi mahalleyi
dolduran bir sesle “aneeeaaaa” diye bağırmazdı. Zili çaldı. Cik, cik, cik!
Annesi istediği ipi balkondan sepetle sarkıttı. 4.katta oturuyorlardı. İpi de
aldı. Kapağa açtığı iki deliğin arasında geçirdi. Düğümledi. Kapağı ipin
üzerinde ortaladı. İki parmağını ipin boşluklarından geçirdi ve kendine doğru
kapağı döndürmeye başladı. En son ip burgulu bir hal aldı. Şimdi döndürmeye
hazırdı. İki parmağı; biri sağda biri solda... İpi çekti. Oyuncağı hazırdı.
Kapak döndü. Fıııırrr, fıııırrr, fııırrr...
Ve mutluluk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder